ALO 174
ALO 177
Görme Engelliler
TR
  • EN

T.C. TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü
  • Anasayfa
  • YÖNETİM
    • YÖNETİM KADROSU
  • KURUMUMUZ
    • TARİHÇE
    • ORGANİZASYON ŞEMASI
    • MİSYON VE VİZYON
  • BİRİMLER
    • ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE DAİRE BAŞKANLIĞI
    • EROZYON KONTROLÜ DAİRE BAŞKANLIĞI
    • ETÜT VE PROJE DAİRE BAŞKANLIĞI
    • HAVZA PLANLAMA VE ARAZİ ISLAHI DAİRE BAŞKANLIĞI
    • YÖNETİM HİZMETLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI
  • FAALİYETLER
    • ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE
      • PROJELER
      • BELGELER
    • EROZYON KONTROLÜ
      • PROJELER
      • BELGELER
    • ETÜT VE PROJE
      • PROJELER
      • BELGELER
    • HAVZA PLANLAMA VE ARAZİ ISLAHI
      • PROJELER
      • BELGELER
  • KÜTÜPHANE
  • RESMİ İSTATİSTİKLER
    • ÇÖLLEŞME İSTATİSTİKLERİ
  • UNCCD
  • İletişim
Ara
    Skip Navigation LinksÇölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü

Makalelerimiz

Dijital Toprak Haritalamada Regresyon Kriging

​Canlı hayatını doğrudan etkileyen çevresel problemlere bilim odaklı politikalar üretebilmek ve ekosistem hizmetlerinin yerel, bölgesel ve küresel ölçekte sürdürülebilirliğini garanti altına almak için acilen; yüksek çözünürlüklü, istatiksel olarak doğruluğu kanıtlanmış toprak bilgisini ihtiyaç duymaktayız.

Dijital Toprak Haritalama, belirli bir örnekleme şemasına bağlı kalarak araziden alınan koordinatlı toprak özellikleri veya sınıflarına ait gözlemler ile toprak yapan faktörler arasındaki kantitatif ilişkiyi farklı ölçekler için ortaya koyarak belirli bir çözünürlükte oluşturulan, coğrafi toprak veri tabanlarının üretilmesi olarak tanımlanabilir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü adresi ile yayınlanan bu makale, dijital toprak haritalamada en çok kullanılan Regresyon Kriging tekniğinin tarihsel gelişimini, avantaj ve dezavantajlarını tartışmaktadır. Ayrıca makine öğrenimi teknikleri ile jeoistatistik teknikleriyle entegre ederek daha doğru ve gerçekçi modeller kurulmasına olanak sağlayacak yeni teknikler- makine öğrenim kriging- ortaya koyulmuştur. 
Buna ek olarak, toplamda 142 farklı model ve bu modellerin doğruluğuna etki edebilecek tüm parametreler incelenerek, toprak özellikleri ve sınıflarının modellenmesinin gerçekleştirilmesi adına gereken uygulamalar standardize edilmiş ve bir rehber hazırlanmıştır. Küresel Toprak Ortaklığında kullanılmak üzere şeffaf ve doğru bir ölçme, raporlama ve doğrulama rehberi kullanması adına ortaya koyulmuştur. 
Ayrıca Arazi Tahribatının Dengelenmesi ana göstergelerinden biri olan toprak organik karbonunun modellenmesi ve haritalanmasında da bu çalışma altlık olarak kullanılmıştır.

https://www.researchgate.net/publication/324691258_Regression_kriging_as_a_workhorse_in_the_digital_soil_mapper's


Kurak Alan Biyomlarında Ormanların Kapladığı Alan

​Kurak alan biyomları, Dünya yüzeyinin beşte ikisini kaplamaktadır, ancak ne kadarının orman alanlarında olduğu konusunda belirsizlikler mevcuttur. Bu makalede, kurak alan biyomlarının küresel çapta orman alanlarını içerisinde kalan kısmının, Google Earth ortamında mevcut (i) çok yüksek mekânsal çözünürlüklü ve (ii) çok yüksek zamansal çözünürlüklü uydu görüntülerinden oluşan geniş veri tabanları üzerinden foto-yorumlama yaklaşımıyla 210.000 adet 0,5 hektar örnek alanda yapılan analizler doğrultusunda belirlenen tahmini alanını ortaya konulmaktadır.

Çalışmada, 2015 yılında 1327 milyon hektar kurak alanda %10’un üzerinde ağaç örtüsü olduğu; 1079 milyon hektarda ise ormanların bulunduğunu göstermektedir. Tahminler daha önceki tahminlerin %40 ila %47 oranında üzerinde olup, bu farklılık daha önce tespit edilmemiş 467 milyon hektar ormana karşılık gelmektedir. Bu durum, güncel küresel orman örtüsü tahminlerini en az %9 oranında yükseltmektedir.

 
Makale; "The extent of forest in dryland biomes". İndirmek için: 

https://www.researchgate.net/publication/316870277_The_extent_of_forest_in_dryland_biomes
Bir Araştırmanın Işığında Kırsal Göç Olgusu

​2000-2002 yılları arasında konuk öğretim üyesi olarak Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde görev yaptım. Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim elemanları ve öğrencilerinin katılımı ile yapılan bir araştırmanın proje yürütücüsü idim. Bu araştırma Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Deniz, Yer ve Atmosfer Bilimleri Grubu tarafından desteklenmiştir. 101 Y 095 (VAP05) numaralı araştırma projesinin sonuç raporu kuruma takdim edilmiş olup, yayınlanması henüz (!) mümkün olmamıştır.

 Öncelikle araştırmanın kapsamı ve yöntemi hakkında bilgi verilmesi uygun görülmüştür. Bu sayede, okuyucunun araştırma bulgularını daha iyi değerlendirmesi mümkün olacaktır. Araştırmanın yapıldığı 2002 yılında Van ilinde 13 ilçe ve 544 köy bulunmaktaydı. Araştırmada, tabakalı tesadüfi örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bulgular,13 ilçede ve 68 köydeki 798 çiftçi ile yüz yüze yapılan anketlerin sonucuna dayanmaktadır. Köyün genel durumu hakkında bilgi toplamak üzere köy ve mahallelerden 63 adedinin muhtarları ile “Köy Anketi” yapılmış olup, bunlardan 2 adedi iptal edilmiştir. Bu yazıda sunulan bilgiler 61 köy ve mahalle muhtarından derlenen verilerin ortalama değerleridir.
 
İl genelinde örneğe çıkan 61 köy ve mahallenin ortalama hane sayısı 120, ortalama nüfusu 1029 olup, hane başına düşen nüfus 8,6 kişidir. 798 işletme anketinden elde edilen hane başına düşen nüfus miktarı 8,8 olup değerler birbiriyle uyuşmaktadır.
 
Köylerdeki ortalama 1029 kişiden 175'i öğrencidir. Yetişkin nüfusun % 27'si hiç öğrenim görmemiştir, okur yazar olan %23'lük kesim eklendiğinde nüfusun yarıya yakınının ilk öğretimden yoksun olduğu görülmektedir. Öğrenim açısından kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlikler yetişkinlerde daha belirgindir.
 
Çiftçilik, koruculuk ve inşaat ustalığı köylerde en yaygın mesleklerdir. Köylerde mevcut 657 yetişkin insandan 145'inin meslek sahibi olduğu ve bunların % 13'ünün koruculuk yaptığı ve köy başına ortalama 19 korucunun düştüğü saptanmıştır.
 
Köylerden (2002'den önceki) son 10 yılda ortalama 16 aile ve 115 kişi göç etmiştir. Bunların üçte birinden fazlası İstanbul'a göçmüş olup Van, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Mersin ve Antalya göçün yöneldiği önemli illerdir.
 
Köyden göç edenlerin % 87'si işsizlik dolayısıyla, % 4'ü arazisi olmadığından, % 7'si kamu kuruluşunda işe girdiğinden ve % 2'si de diğer nedenlerle göç etmişlerdir. Köyden ayrılan ailelerin dörtte birinin arazisi işlenememektedir.
 
61 köyden 12'sinde göç eden ailelerden bazıları geriye dönmüştür. On yılda toplam 976 ailenin ve yaklaşık olarak 7000 kişinin göç ettiği bunlardan 166 ailenin geriye döndüğü saptanmıştır. Tümüyle boşaltılan 100 haneli bir köy bütünüyle geriye dönmüştür. Özel bir durumu olan bu köy dışta tutulursa 11 köyden son 10 yılda ortalama 80 aile göç etmiş olup bunlardan 6'sı geri dönmüştür. Göç eden ailelerin geri dönme oranı % 5'dir.
 
Köylerin kent merkezine en yakın olanı 3 kilometre, en uzak olanı 60 kilometre mesafede olup, ortalama uzaklık 21 kilometredir. Köy yollarının % 59'u asfalt, % 23'ü toprak, % 19'u da stabilize yoldur. Köyden il merkezine toplu ulaşım dolmuşla sağlanmaktadır. Köy başına 3,6 otomobil, 2,9 dolmuş ve 5,4 kamyon olmak üzere toplam 12 motorlu taşıt aracı vardır. Köy başına 9 traktör, 9 römork, 9 pulluk, 3 mibzer, 3 çayır biçme makinesi ve 6 batöz bulunmaktadır.
Köylerdeki binaların % 38'i kerpiçten, %31'i briketten, % 18'i betondan ve % 13,ü taştan yapılmadır. İncelenen köylerin % 93'ünde ilkokul, % 10'unda sağlık ocağı bulunmaktadır.
 
 Tarımsal Yapı
 
Köylerin % 64'ünde kadastro çalışması yapılmış olup, kadastro geçmiş arazi miktarı ortalama 11396 dekardır. Köydeki arazinin % 49'u çayır-mera arazisi olup, bunu % 46 paya sahip tarla arazisi izlemektedir. Bahçe arazisinin payı % 1,5 diğer arazi nev'ilerinin payı % 3,6'dır. Aile başına ortalama parsel sayısı 6,5 adet olup, ortalama parsel genişliği 18,9 dekardır. Bu durumda aile başına düşen arazi 123 dekar olmaktadır. 798 işletmenin ortalaması olarak bulunan değer de 124 dekardır.
 
Köylerin % 59'u arazi toplulaştırmasına karşıdır. Çiftçiler öldüğünde miras paylaşımında arazilerin sadece erkek çocuklar arasında paylaşıldığı köylerin oranı % 66'dır. Köylerin sadece % 39’unda tarımsal amaçlı sulama yapma imkânı olmuştur.
 
İncelenen köylerde yetiştirilen ürünler içinde en önemlisi buğdaydır. Ekilen arazinin üçte ikisini tahıllar üçte birini ise yem bitkileri kaplamaktadır. Diğer ürünler yok denecek kadar azdır. Ürün deseni içinde buğdayın payı % 53, arpanın payı % 13, yem bitkilerinin payı % 33 şeker pancarının payı % 1,5 ve patatesin payı % 0,1’dir. Köy başına 6121 dekar ekili arazi mevcuttur. Ortalama buğday verimi 119 kg/daa, arpa verimi 125 kg/daa, şekerpancarı verimi 5033 kg/daa, patates verimi ise 2250 kg/daa'dır.
 
Köy başına 6 at, 0,3 baş öküz, 10,4 baş eşek ve 1,6 katır olmak üzere çok sınırlı sayıda iş hayvanı düşmektedir. Köy başına düşen büyükbaş hayvan sayıları aşağıdaki gibidir: 51 kültür ırkı inek, 32 melez inek, 134 yerli inek olmak üzere 217 baş inek ve 126 muhtelif büyük baş hayvan mevcuttur. Küçükbaş hayvanlara gelince; köy başına 1636 koyun, 67 koç, 187 keçi ve 11 teke bulunmaktadır. Köy başına 17 arı kovanı, 521 tavuk, 28 kaz 27 ördek ve 72 hindi bulunmaktadır. Köylerin % 40'ında hayvan hastalıkları ile mücadele yapılmamaktadır.
 
Üretilen en önemli bitkisel ürün buğdaydır ve köylerin % 66'sında buğday satılmamaktadır. Köylerin % 85 gibi büyük kısmında üretilen süt satılmamaktadır. Elde edilen süt ve buğdayın büyük bir kısmı çiftçi ve ailesinin öz tüketimi için kullanılmaktadır.
 
Köylerin % 72'si genel çiftçilik, hayvancılık, bitki yetiştirme, makine kullanımı vb. konularda herhangi bir kurumdan yardım almamaktadır. Köylerin % 53'ünde herhangi bir çiftçi örgütlenmesi yoktur ve kooperatif üyeliği söz konusu değildir.
 
Tarımsal yapı hakkındaki bu bilgiler ışığında tarımsal gelirin düşük olacağı açıktır. Araştırmada aile geliri içinde tarımdan elde edilen net nakdi gelirin payı sadece %16’dır. Aile gelirinin % 84'ü tarım dışı gelirdir. Tarım dışı uğraş alanı olarak en fazla koruculuk, inşaat işçiliği ve ulaşım hizmetleri görülmektedir. Araştırmada koruculuğun tarımsal üretimi gölgede bırakacak bir sistem haline geldiği saptanmıştır.
 
Değerlendirme ve Sonuç
 
Buraya kadar dikkatinize sunulmuş olan bilgiler, veri toplama, analiz ve yorumlama aşamasında son derece titiz çalışılmış bir araştırmanın somut bulgularıdır. Şimdi kırsal göç olayına ilişkin bazı kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
 
İnsanların bulundukları çevreyi temelli olarak değiştirmeleri çok zor bir durumdur. Bırakıp gittiğiniz yer sadece bir toprak parçası ve kerpiç ev değildir. Orası doğduğunuz yerdir. Orası doyduğunuz yerdir. Atalarınızın mezarıdır geride kalan. Anılarınızdır. Analarınızdır. Bazılarının yavuklusu kalır geride. Alıştığınız hava, su, sükûnet kalır.
 
Geride bıraktığınız tarla veya bahçe çoğu kez işlenemez. Emanet ettiğiniz kişiler varsa bile, onlar öncelikle kendi mallarına bakar. “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” sözü doğrulanır çoğunlukla. İçinde insan yaşamayan binalar, kısa zamanda harabeye döner. Şehirlerde ufacık evler bile ateş pahasıdır. Kalabalık nüfusla daracık yerlerde yaşamak zorunluluğu olacaktır.
 
Şehirdeki işler dışarıdan kolay görünür. Temiz giyimli, akça pakça insanlar işlerine gidiyor. Yağmurda ıslanmadan, çamura batmadan çalışıyorlar zannedilir. Şanslı olan birinin fabrikada iş bulduğunu varsayalım. Gecenin yarısında tatlı uykuyu bırakıp vardiyaya gitmek kolay mı alışmayan biri için? Postabaşı, ustabaşı, vardiya amiri, mühendis, personel müdürü, muhasebeci, patron dizi dizi amiri geçin kapıdaki bekçiden, servis şoföründen, sekretere kadar herkes havalardadır. Sıkış tepiş otobüsler, gürültü, egzoz dumanı, korna sesleri, her gün saatlerce yolculuk, sıcakta ve soğukta taşıt bekleme zorluğu hepsi can sıkıcı şeylerdir.
 
Şehir yerinde her şey pahalıdır. Allah’ın suyunu bile parayla satarlar. Cicili bicili ambalaja sarılmış şeyleri özenip alırsan bile doğru dürüst beslenemezsin. Pahalı olduğu için, kaç pazar gezdiği belli olmayan bayatlamış şeylere bile güç yetiremezsin. Damak tadına uygun, kendi ellerinle yetiştirip hazırladığın yiyecekler geride kalmıştır. Beslenme şekli değiştiği için insanların vücut direnci azalır ve beslenme bozukluklarına bağlı hastalıklar ortaya çıkar.
 
Çocukların terbiyesinin bozulduğu düşünülür. Kızlar kısa etek ya da pantolon giymeye, saçını, dudağını ve yüzünü boyamaya başlarlar. Oğlanlar saçını uzatır, kimisi avratlar gibi kulağına küpe takmaya başlar. Avradın dili bir karış uzar. Gördüğü her şeyi canı ister, var mı yok mu demez. Çocuklarına hep o arka çıkar. Hepsi şehirlilere özeniyorlar, insanın başını belaya sokacaklar. Satabildiğimiz malların parası da günden güne azalıyor.
 
Canım sıkılınca ben de sigarayı daha çok içmeye başladım. Arada bir arkadaşlarla meyhaneye de uğruyoruz. Bizim köylülerden kumarbaz olanlar da var. Her şeyden elini çekip cemaate katılan da var. İş aramak için amele pazarında bekleyenler ve akşam koltuğunun altına birkaç somun kıstıramadan gelenler de çok. Zaten bizlere bile iş yok iken bir yandan da Suriyeliler çıktı karşımıza.
 
Bu senaryoyu uzatmak mümkün. Burada ülkemizin en ciddi sosyal sorunlarından biriyle karşı karşıyayız. Kırsal göç, maalesef köylülerin kentlileşmesini sağlamıyor. Hatta aksi oluyor, kentler dev boyutlu köylere dönüşüyor. Tiyatroya, müzeye, kütüphaneye gidenlerin sayısı sınırlı. Bir günde 6,5 saati televizyon karşısında geçirerek ve çalışıp üretken olabilecek milyonlarca kişinin kahvehanelerde “zaman öldürmesi” anlaşılır gibi değildir.
 
Köylerin toplumsal yapısı da bozuluyor. Tıpkı toprak erozyonunun toprağı aşındırması gibi, kırsal toplum erozyona uğruyor. Öncelikle eğitim görmüş olanlar kırsal alanları terk ediyor. Bunları beceri gerektiren özelliklere ve ağır işlerde çalışabilecek bedensel yapıya sahip olan kişiler izliyor. Daha sonra şehirde bir iş kurabilecek beceri ve sermayeye sahip olanlar gidiyor. Geriye kalanlar çoğunlukla yaşlı kimselerle hasta, sakat veya iyice cesaretsiz olanlar.
 
İzmir'in Seferihisar ilçesine bağlı, 400 haneli bir köy iken, kentliliğe terfi ettirilmiş, mahallenin muhtarı son bir buçuk yıl içinde köyde hiçbir doğum olmadığını söyledi. Gerekçesi çok açık köyde doğum yapacak yaşta kadın kalmamış. Yaşlılık bedensel güç gerektiren işleri aksattığı için, köylerde iş yapacak insan bulunamıyor. Yaşlı insanlar nasılsa sonunu ve faydasını göremem diyerek uzun vadeli girişimlerden uzak duruyorlar. Araziler boş, bahçeler bakımsız kalıyor.
 
Göç olayı keyfi değildir. Kırsal alanın itici, kentlerin çekici yönleri vardır. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi hizmetlerin kentlerde daha iyi olması özendiricidir. İş bulma umudu, daha iyi bir gelire kavuşma beklentisi de öyle. Köyde zaten az olan arazinin, artan nüfusa yetmemesi göçün temel nedenlerindendir. Çocuklarını okutmak için şehre gidenler de vardır. Çok önemli nedenlerden biri de barajlar, yollar, havaalanları gibi altyapı tesisleri için yapılan kamulaştırmalar nedeniyle yerlerinden koparılan kitlelerdir. Savaşlar, terör eylemleri, töre cinayetleri, kan davası, kız kaçırma gibi olaylar da toplu ve bireysel göçlere neden olabilmektedir.
 
 Nüfus artışının olduğu yerlerde, ekonomik gelişme ve sanayileşme olmazsa, kırsal göç kaçınılmaz olur. Bulunduğu yerde üretici olan insanlar, göç sonunda tüketici haline gelmekte ve geride kalanların üretim potansiyeli de azaldığı için sorun ağırlaşmaktadır. Bu göçlerin, şehirlerin yıkılıp, yıkılıp yeniden yapılmasına yol açmaması gerekir. Akılcı bir planlama ile uygun yerlere alt yapı hizmetleri tamamlanmış kentler inşa ederek göçleri buralara yönlendirmek mümkündür. Kente gelecek insanlara şehir yaşantısıyla ilgili yönlendirici bir eğitim verilmesi yararlı olacaktır. Uygun aile bireylerine mesleki eğitim verdikten sonra istihdam ederek onlara iş ve düzenli gelir sağlanması da yerinde olacaktır.
 
Kaynak: Cengiz Çakır, İbrahim Yıldırım ve Ahmet Şahin; Van Kent Çevresinde Tarımsal Üretimi Yeniden Geliştirmek Üzere Hayvansal ve Bitkisel Üretim Envanteri, TÜBİTAK Proje No: 101 Y 095 (VAP05) Mart 2004, İzmir. s.120-132'den özetlenmiştir.

Cengiz Çakır

Tarım Türk dergisinin ilgili sayfasından alınmıştır;

http://www.tarimturk.com.tr/yazar-bir-arastirmanin-Isiginda-kirsal-goc-olgusu-27.html


Küresel Toprak Haftası

​Avrupa toprak bilimi insanları Küresel Toprak Haftası için Mayıs 2017 tarihinde Berlin'de toplandı. Program “2030 Gündemindeki Gıda ve Topraklar” temasıyla yapıldı. Program 4 ülkenin hükümetler arası kuruluşları, akademik organizasyonları ve sivil toplum ağlarından oluşan 22 ortak tarafından ortaklaşa yapıldığı ifade ediliyor. Program için www.globalsoilweek.org web adresi ziyaret edilebilir.

Avrupa'da ve dünyadaki toprakların sürdürülebilirliğine dikkat çekmeye çalışan bir konferanstır. Bu Konferans notlarında Avrupa’nın ve dünyanın topraklarıyla ilgili bazı notlar sunmaktadır.

Avrupa'daki toprak kalitesi bozulmaktadır. Toprakla sağlıklı bir çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG) ne ulaşma konusunda toprağın önemini göz ardı etmek için ciddi sonuçlar doğurmaktadır.

Tüm Avrupa topraklarının yaklaşık % 22'si su ve rüzgâr erozyonundan etkilenmektedir. Avrupa'daki mineral toprakların yaklaşık% 45'i organik karbon içeriği düşük veya çok düşüktür ve Avrupa alt katmanlarının yaklaşık% 32-36'sında sıkıştırma duyarlılığı yüksek veya çok yüksektir.

Topraklar topluma birçok önemli hizmet sunmaktadır: Su Ve Besin Döngüsü Düzenlemesi; Gıda Üretimi; İnşaat İçin Bir Temel Kaynak; Çok Sayıda Türün Yaşam Alanı; Karbon Depolama Ve Saklanma… vb. Bu hizmetlerin verilmesi için toprağın sağlıklı olması gerekmektedir. Birçok tarım ve ormancılık faaliyetinin sağlıklı toprakla mümkün olacağını belirtmek gerekir. Toprak üzerinde kişisel çıkarlar, toprakların anlaşılamaması, izlenememesi, yeterli politikalardan yoksun olması gibi sebeplerle daha da durumu vahim hale getirmektedir.


Avrupa Çevre Politikası Enstitüsü tarafından yayımlanan bu makale ve diğerlerine ilgili web sayfasından ulaşabilirsiniz.

https://ieep.eu/news/a-wheelbarrow-of-soil

UNCCD Küresel Mekanizması ve Mirova Küresel Peyzaj Formu'nda Arazi Tahribatının Dengelenmesi (ATD) Pazar Araştırmalarının Sonuçlarını Sundular

​LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK

Natixis Yatırım Yönetimi şirketinin Sorumlu Yatırım kolu olan Mirova, geçtiğimiz aylarda Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNNCD) Küresel Mekanizması ile Arazi Tahribatının Dengelenmesi (ATD) pazarının detaylı incelemesini oluşturmak için işbirliği yapmıştır. Aynı zamanda, sürdürülebilir doğal sermaye çözümleri bulmaya odaklı çalışan yatırım danışmanlığı şirketi Bonterra Partners’ın uzmanlığından da yararlanılmıştır. 
Araştırmaların sonucunda hazırlanan “Arazi Tahribatının Dengelenmesi Pazarının Kapıları Açılıyor” başlıklı çalışma 6 Haziran 2016 tarihinde yayınlanmıştır. Yine aynı gün, Londra’da düzenlenen, finans uzmanlarına sürdürülebilir doğaya yönelik yatırımların geleceğini keşfetme açısından eşsiz bir platform sunmayı hedefleyen ve uluslararası çapta tanınan Global Landscape Forum (Küresel Peyzaj Forumu) ‘da tanıtılmıştır.
Küresel Mekanizma Genel Direktörü Markus Repnik, “mihenk taşı niteliğindeki bu araştırmanın amacı özel sektörde, özellikle de özel sektördeki yatırımcılar arasında arazi tahribatının dünya için teşkil ettiği riske dair farkındalık yaratmaktır. Aynı zamanda da, artık “ATD Fonu” adı altında bir kamu-özel fonuyla da desteklenmesi gereken yeni bir yatırım alanı açan girişimci yatırım yöneticilerinin gayretlerinin altını çizmektedir.” ifadelerinin altını çizdi.
Mirova CEO’su Philippe Zaouati ise bu sözlere şunları ekledi, “Bundan onbeş yıl önce yenilenebilir enerji fonlarını, on yıl önce karbon fonlarını, beş yıl önceyse yeşil tahvil fonlarını açtıktan sonra, Mirova olarak şimdi de etki yatırımındaki bu yeni alana yönelmekten heyecan duyuyoruz. Hazırlanan rapora göre, bir kamu-özel fonu yeni bir varlık sınıfının oluşmasında ve yapılanmasında kritik ve katalizör niteliğinde bir rol oynayacaktır.” 
Rapor aşağıdaki noktalara dikkat çekti:
• Bugün dünya çapında toplam arazinin %25’i tahrip olmuştur.
• 100’den fazla ülke arazi ıslahı ve arazi tahribatının önlenmesi hedeflerini benimsemiştir.
• Girişimci yatırım yöneticileri ve proje geliştiricileri bugüne kadar dünyanın farklı yerlerindeki sürdürülebilir arazi kullanımı ve arazi tahribatının rehabilitasyonu projeleri için 7 milyar US$ toplamışlardır.
• Arazi tahribatının dengelenmesi hedefine ulaşabilmek için özel sektör finansmanının arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
 
Pazar araştırmasının kapsamı ve amacı
Arazi tahribatının küresel çapta gittikçe artan etki alanı, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında resmi olarak yerini almış olan Arazi Tahribatının Dengelenmesi hedefine 2030 yılına kadar ulaşılmasını zorunlu hale getirmektedir. Arazi Tahribatının Dengelenmesi hedefine ulaşılabilmesi için kamusal kaynaklar yeterli gelmeyeceğinden, kayda değer miktarda mali kaynağın seferber edilmesi gerekecektir. Özel yatırımcılardan uzun vadeli sermayeler sağlanarak, sağlam ve pazar-odaklı bir yatırım çerçevesi oluşturulabilir.
UNCCD Küresel Mekanizması yeterli finansman sağlamanın zorluğuna karşılık, Arazi Tahribatının Dengelenmesi Fonu adı altında, arazi tahribatının önlenmesi ve mücadelesine yönelik kâr getirecek girişimleri destekleyecek bağımsız bir kamu-özel ortaklığı yatırım fonu oluşturulmasını destekliyor.  Bu kapsamda Mirova 2015 yılında fon yapılandırma ortağı ve muhtemel fon yöneticisi olarak seçilmiştir.
Raporun temel amacı, doğal sermaye ve peyzaj yatırımlarını, doğayı korumaya yönelik kamu ve özel finansmanlarla birleştirme potansiyeli olan yeni bir pazarın başlıca özelliklerini ve dinamiklerini ortaya çıkarmaktır. Rapor bu bağlamda söz konusu meseleleri kısaca özetlemektedir. Çalışmanın temel unsurları aşağıdaki gibidir:
• Dünyadaki arazilerin mevcut durumunun kısaca belirtilmesi.
• Toplumun itici gücündeki olumlu değişimlerin ve sürdürülebilir arazi yönetimi ve arazi restorasyonu yatırımlarını destekleyen mevcut koşulların açıklanması.
• Hâlihazırda arazi tahribatına karşı girişimlere katkıda bulunan pazar aktörlerinin incelenmesi. 
• Yeni oluşmakta olan ATD pazarının başlıca fırsatlarının ve açıklarının özetlenmesi. 
Bunların yanısıra, 30’un üstünde proje geliştirici ve yatırım yöneticisiyle gerçekleştirilen pazar araştırması, yatırımlar karşısındaki mevcut engellerin ve ATD hedeflerine erişmeyi amaçlayan yatırımların dünya çapında yaygınlaştırılması için gereken koşulların da altını çizmektedir.
Rapor, son olarak, bu bulgular ışığında ATD Fonu’nun ATD pazarının gelişmesinde, ve dolayısıyla Küresel Mekanizma ile Mirova’nın 2030 yılına kadar dünya çapında Arazi Tahribatının Dengelenmesi hedefine ulaşılması için gerekli yüksek miktardaki özel sermayeyi harekete geçirme görevlerini başarmalarında oynayabileceği farklı rolleri ortaya koymaktadır.

Rapor özeti için tıklayınız

Raporun tam metni: 
http://www.global-mechanism.org/file/539/download?token=dceVyDfL
Küresel Kum ve Toz Fırtınası Değerlendirmesi

​Her yıl tahmini 2.000 milyon ton toz atmosferere yayılır. Bunun birçoğu Dünyada ki biyokimyasal döngülerin bir parçası olmakla birlikte, önemli bir kısmı insan kaynaklı özellikle sürdürülebilir olmayan toprak ve su yönetimi gibi faktörler tarafından oluşturulur. 

Kurak ve yarı kurak alanlarda gevşek kuru toprak yüzeylerinin ve kuvvetli rüzgârların birleşmesinden kaynaklanan büyük toz ve kum fırtınaları, insan sağlığı, tarım arazileri, altyapı ve ulaşım için zararlıdır. Bununla birlikte, toz ve kum fırtınalarının şiddeti ve sıklığının artıp artmadığı ve ne kadarının insan kaynaklığı olduğu konusunda önemli bir belirsizlik söz konusudur. 
Politika yapıcılar ve diğer paydaşların kum ve toz fırtınaları (SDS) nin etkilerini azaltmak, insan sağlığı üzerindeki etkisini yok etmek, SDS’lerin sıklığını düşürmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç duymaktadır. 
Bu Küresel Değerlendirme bizim anlayışımızı geliştirecek, iyi bilinen SDS yan etkilerinin bilimle sentezlenmiş çok önem arz eden bir çalışmadır. Bu çalışma SDS’nin azaltımı ve engellenmesi için bilinen en güncel bilgilerin özetidir.
Bu;
• Kum ve toz fırtınalarına karşılık vermek, 
• Sektörler arası sinerji ve bütünleşik eylemler yapmak,  
• Ve küresel enstitüler arasındaki işbirliklerini güçlendirmek için yapılan konsolide ve koordineli bir küresel politika raporudur. 
Bu tedbirler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi başarısı için bütünleyici özelliği taşımaktadır. Bunlar toplum sağlığı, daha yaşanılabilir ilçe ve şehirler ve sürdürülebilir kırsal alanların gelişmesinde de etkindir. Bunlar aynı zamanda; iklim değişikliği ile mücadeleye, okyanusları korumaya, karasal ekosistemi korumaya ve böylelikle fakirlikle mücadele edip ekonomik büyümeye dahi yardımcı olabilir. 

Politika yapıcılar için çok önemli sorularda dâhildir:

• Son on yılda kum fırtınaları daha kötü bir hal mi aldı?
 • Kum ve toz fırtınaları insan faaliyetlerini ne derecede etkilemektedir?
• Etkilerinden ve oluşumundan korunmak ve engellemek için yapılması gerekenler nelerdir?

Bu çalışma yukarıda ki soruları gün yüzüne çıkarmak için yapılmış en son bilimsel delildir.

Global_assessment_of_sand_and_dust_storms-2016.pdf


Durum Değerlendirmesi, Projeksiyonlar ve Etki

​Kuraklık her zaman insanlığın cefa çekmesine sebep olmuştur. Güney ve Doğu Afrika’da, Orta Amerika ve Karayipler ’in büyük bir kısmı ve Asya-Pasifik bölümünde yaşanan kuraklık bize bunu açık bir şekilde göstermektedir. Aynı zamanda kabul edilen bir diğer gerçekte; kuraklığın tarımsal üretime ve hayvancılığa verdiği zarardır. Günümüzde kuraklık; enerji, ulaşım, sağlık ve diğer sektörlere verdiği dolaylı etkilerle de tanımlanmaktadır.

 Yaşanan kuraklıklar dünya ekonomisi için milyarlara mal oluş, milyonlarca insan içinde daha iyi ekonomik şartlara sahip olmak için göç etmek zorunda bırakmıştır. Yaşanan etkilere ilaveten; kuraklığın, insan güvenliği ve yaşanan çatışmalara negatif etkisi de çok açıktır. 

Örneğin; 2006 ve 2010 yılları arasında Suriye’de yaşanan uzatmalı kuraklık, Avrupa’ya yapılan göçün sebeplerinden biridir. Bu olayın bir benzeri de Afrika’da yaşanmaktadır. 2015 yılı yüzyıldan fazladır kaydedilen en kurak ve sıcak yıl olmuştur. 

El-Nino hava olayı tüm dünya genelinde daha kötü kuraklık koşullarını hâkim kılmıştır. Birçok ülke kendisini hayvancılık ve tarımda karşılaştığı kayıplar yüzünden yaygın ve güçlü bir kuraklığın etkisi altında olduğunu beyan ederken diğer topluluklarda ağır yağışlar ve çok sayıda ki sellerle yüzleşmektedir.  

Her ne kadar El-Nino olayı azalıyor ve bu hava dalgası gibi gözükse de, kötü hava olayları ve kuraklık tekrar geri dönecektir.

Orijinal metni: 2016_Drought_ENG.pdf


Küresel Bir Hedef; Arazi Tahribatının Dengelenmesi

​Arazi tahribatının dengelenmesi (ATD) basit bir fikir ancak güçlü bir araçtır. Yani; sahip olduğumuz araziyi daha iyi yöneterek, bozulmuş arazilerimizi iyileştirip tekrar kazanarak hem gıda güvenliğini hemde üretken kaynakları korumayı başarmış oluruz. Bu; milyonlar için ekonomik sosyal ve politik dirençliliğin güvence altına alınmasıdır. Bu fırsatın ve dirençliliğin kazanılması birçok küresel probleme stabillik getirir. Bu tüm dünya için hayati önem taşıyan bir hedef ve akıllıca bir yatırım seçeneğidir. 

Arazi tahribatının dengelemesi fikri Küresel Süründürülebilir kalkınma Hedefleri ile bütünleştirilmiştir (bknz;http://www.globalgoals.org/global-goals/life-on-land/ ). UNCCD ve Küresel Mekanizma ATD konseptini 2030’a kadar gerçekleştirmek için birlikte sıkı bir çalışma içerisindedir.  

ATD hedefleri pratik araçlara dönüştürülecek ve bir rehber hazırlanıp UNCCD tarafından tüm taraflar ve diğer işbirlikçilere sunulacaktır. Hedefimiz pratik uygulama projelerinin sağlam adımlarla bir araya getirerek yereldeki ve özellikle LDN hedeflerini belirlemede gönüllü olan ülkelerdeki pozitif somut değişiklikleri görmektir. Dünya genelindeki; gerçek arazi meseleleri arasında bir sinerji oluşturmak için çalışıyoruz. Küresel seviyede ATD hesaplanması yapmak için yaygın göstergeler kullanılabilir. Bunlar; arazi örtüsü, arazi verimliliği ve karbon toprak üstü ve altı stokudur. 

Bir ortaklık oluşturulmaktadır, böylece bu etki ve süreç; arazinin daha etkin kullanımının planlanması, karar alınması ve UNCCD, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD), İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ve diğer küresel süreçler altında raporlama yapılması kolayca anlaşılabilir ve görünür kılmaktadır. 
Temel hatların oluşturulması, daha sonrasında sürecin hesaplanması; işletim yatırımı, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, sağlıklı karasal ekosistemleri sunmak açısından temel meselelerdir. 

Arazi Tahribatının Dengelenmesi hedefine ulaşmak ve 2030’a kadar yıllık 12 milyon hektar bozulmuş araziyi iyileştirmek, kesinlikle yeni bir iklim anlaşmasını getirecektir. Şuana kadar, 103 paydaş arazi kullanım sektörü, göçe ve iklim değişikliğine uyuma dâhil diğer sektörleri de kapsayan INDC raporlarını beyan etmiştir. 

2016 yılında Marakeş’de gerçekleşecek olan COP22’de, UNCCD; toprağın ve arazinin birer karbon havuzu rolü olduğunun altını çizecek ve ATD’ nin iklim değişikliğine uyum hususundaki önemini tekrar vurgulamak için çalışmalar yapacaktır.


https://www.unccd.int/Lists/SiteDocumentLibrary/Publications/2016_UNCCD_Biennium_brochure_Securing_life_land.pdf

E-HİZMETLER

Gübre Takip Sistemi

Gübre Takip Sistemi

Tarım Tv

Tarım Tv

III. Tarım Orman Şurası

III. Tarım Orman Şurası

Alo 180

Alo 180

Geleceğe Nefes

Geleceğe Nefes

Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık

Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık

TARYAT

TARYAT

Genç Çiftçilerin Desteklenmesi Projesi

Genç Çiftçilerin Desteklenmesi Projesi

Kulak Küpe Sorgulama

Kulak Küpe Sorgulama

Hayvan Bilgi Sistemi

Hayvan Bilgi Sistemi

Tarım Orman Bülteni

Tarım Orman Bülteni

Türk Tarım Orman Dergisi

Türk Tarım Orman Dergisi

Dijital Tarım Pazarı

Dijital Tarım Pazarı

Atık Sularda Covid-19 Yayılımı Takibi

Atık Sularda Covid-19 Yayılımı Takibi

İLETİŞİM

    TANIMLANMADI
  • Adres : Beştepe Mahallesi, Alparslan Türkeş Caddesi, No:71, 11 / 12. Kat, A ve B Blok, Yenimahalle/ANKARA

  • Telefon : (0312) 207 50 00

  • Faks : (0312) 207 57 56

  • E-Posta : cem@tarimorman.gov.tr

Android
IOS

HIZLI MENÜ

  • Kullanıcı Girişi
  • Biyogüvenlik
  • e-Kütüphane
  • e-İmza Servisi
  • Intranet
  • Hizmet İçi Eğitim
  • Bakanlık e-Posta
  • Arabuluculuk
YUKARI ​