T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı

BAKAN PAKDEMİRLİ: SON 3 YILDIR ÇİFTÇİMİZİN EMEĞİNİ YERDE BIRAKMADIK, ALIN TERİNİ BOŞA AKITMADIK

Yayın Tarihi : 22.10.2021

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Çorum'daki bir otelde tarım sektörü temsilcileriyle bir araya geldi. Bakan Pakdemirli, burada yaptığı konuşmada, Bakanlığın bürokratlarıyla Türkiye'yi il il dolaştıklarını, son 3,5 yılda yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına rağmen yaklaşık 700 toplantı gerçekleştirip üreticilerle bir araya geldiklerini söyledi.

Çiftçilerin sorunlarını sahada çözüp derdine derman olmayı istediklerini vurgulayan Pakdemirli, "Zaman zaman dertlerimiz ve çözümleri sürekli değişecek. Biz de sürekli çabalıyor olacağız. Eğer derdiniz varsa, gece uyumuyorsanız, evin ışıkları açıksa bizim de derdimiz var, Bakanlığın ışıkları açık, sizin için düşünüyoruz, dertleniyoruz demektir." diye konuştu.

Kovid-19 salgınıyla mücadelenin devam ettiğine dikkati çeken Pakdemirli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünya ve Türkiye boğuşuyor ve bununla ilgili tarımı, gıdayı, sektörü de etkileyen unsurlar var. Emtia fiyatları artıyor, ülkeler stokçuluk yapmaya başladı. Dış ticaret tedbirleri getirdiler, getirmeseler de tarife dışı engeller uygulanıyor. Bütün dünyada belirsizliği yönetmeyle ilgili genel bir endişeden dolayı fiyatlama yapısı da son derece yukarı doğru gitmiş durumda. Bu bazen çiftçimizin lehinde olurken, bazen besicimizin aleyhinde olabiliyor, bazen tüketicimizin aleyhinde olabiliyor ama sürdürülebilir üretme konusunda gayretimizi sürdürüyoruz. Pandemi artık bize bir şey emrediyor. Eskiden yaptığımız gibi işleri aynen devam ettirmememiz gerekiyor. Yani bir ürün üretiyorsak, bunun farklı ürünlerini aramamız gerekiyor. Dekar başı verimlilikleri artırmamız gerekiyor. Son 20 yılda dekar başına verimlilikte, mesela hububatta yüzde 40, mısırda yüzde 122 artışımız var. Bunlar Ar-Ge ve teknolojiyle oluyor."

ÇİFTÇİLERE "KANOLA EKİN" ÇAĞRISI

Pakdemirli, çiftçileri kanola üretimine davet ederek, şöyle konuştu:

"Türkiye yegane ayçiçek ülkelerinden biridir. Yani tek bir yağa bağımlı ülkelerden biridir. Kanola bizim toprağımıza çok uygun, önemli bir ürün olduğunu düşünüyoruz. Dünyadaki en önemli yağlı tohumlu bitkilerden. Organik maddesi son derece yüksek ve buğdayla çok kolay münavebe ediliyor ve bu sırada toprağı ıslah ediyor. Kışlık ekiliyor, gerçekten az su tüketiyor ve kuraklığa son derece dayanıklı. Küspesinde yüzde 40 protein yem ham maddesi var. Arıcılara ilkbaharda bol nektar veriyor. Ülkemizin yağ ihtiyacını büyük oranda karşılama potansiyeli var. Türkiye'nin 10 yıllık ortalaması 115 bin tona karşılık geliyor. Dekara verdiğimiz destek mazot, gübre, sertifikalı tohum destekleri toplarsak, 204 liraya varan desteğimiz var. Kanolada yağ randımanımız yüzde 40-45. Gerek sözleşmeli model hedefi gerekse de Toprak Mahsulleri Ofisi üzerinden üreticilerimiz üretirse biz bunları alabiliriz. Sertifikalı tohumun da yüzde 50'sini Bakanlık olarak karşılıyoruz. Dönümde yüzde 50'den fazla yağ alıyorsunuz. Çiftçi için daha fazla gelir söz konusu. Bundan dolayı özellikle Türkiye'nin yağlı tohumlardaki kendi kendine yeterliliğini ekili arazileri artırmadan artırmanın en önemli yollarından bir tanesi. Burada yağlı tohumlarla ilgili ekileni de çeşitlendiriyor olmamız lazım."

Pakdemirli, kanola üretimiyle ilgili TMO'ya çalışma talimatı verdiğini, çiftçilerin hiç korkmadan üretim yapabileceğini, gerekirse TMO üzerinden alım yapabileceklerini anlattı.

Dünyada son 50 yılda sel, fırtına ve kuraklık afet sayısının beş misli arttığına işaret eden Pakdemirli, şunları söyledi:

"İklim değişikliği de önümüzdeki 20 senede tarımsal üretimde bugünkü yaptığımız şekilde tarımsal üretim yaparsak, yüzde 10 ila 25 civarında kayıp olacağını söylüyor. Kuraklığı hep birlikte yaşadık. Kuraklığa karşı tedbir aldık, özellikle hububat ve baklagillerde dekarda 100 liraya varan destek, tarımsal kredilerin ertelenmesi ve TARSİM kuraklık sigortasıyla alakalı bazı ek tedbirler aldık. Kuraklığın artık geçici olduğunu düşünmememiz gerekiyor. Bunların artık yeni normaller olduğunu kabul edip, sigortaya biraz daha fazla yüklenmemiz gerekiyor. 2022'de kuraklık sigortasında yüzde 60 olan devlet desteğini 70'e çıkardık. Hasar ödeme oranlarını da yüzde 70'ten 80'e çıkardık. Bu eleştiriliyordu, mümkün mertebe yükselttik."

Pakdemirli, yaklaşık 7 ay üzerinde çalıştıkları Su Şurası'nın dün kapanışını yaptıklarını hatırlatarak, verimli bir çalışma ortaya koyduklarını aktardı.

"ARTIŞLARIN MİNİMUM DERECEDE OLMASI GAYRETİ İÇİNDE OLDUK"

Salgın ve küresel belirsizlikler sebebiyle ciddi fiyat artışları yaşandığını dile getiren Pakdemirli, şunları kaydetti:

"Petrol, plastik, demir çelik ve bunlar gibi emtialarda, hububatta, yağlı tohumlarda yüzde 100-200'lere varan artışlar var. Emtia fiyatlarındaki artış ciddi anlamda bugüne kadar belki çiftçimizi etkilememiş olsa da bundan sonraki maliyet yapısı açısından etkileyecek gibi görünüyor. Son 3 yıldır çiftçimizin emeğini yerde bırakmadık, alın terini boşa akıtmadık. Doğru fiyat politikaları, doğru alım politikaları ve doğru piyasaların oluşmasını sağlayarak çiftçimizin doğru fiyatlara ulaşması gayretinde olduk. Bunu ekseriyetle başardık diyebilirim. Allah yardım etti, Cumhurbaşkanımız destek oldu ve küresel ekonomik dalgalanmanın olduğu salgın döneminde çiftçimizi üzmeden, moralini bozmadan, üretim seyri içinde kalması gayreti içinde olduk. Bunların hem üretici hem tüketici tarafında gıda fiyatları artışıyla ilgili bizde de çözüm çalışmaları yapılması gerekiyor. Son derece artan fiyatlar ve mutfaktaki enflasyonun da bir şekilde hem gelir hem de sabitlenmesi anlamında çalışması yapılması gerekiyor. Aslında onlarca çalışma yaptığımızı söyleyebilirim. Dünyadaki fiyat artışlarının önemli bir kısmı da ülkemize daha minimum oranda yansımıştır. Artırılan üretimle, doğru alım ve dış ticaret politikalarının uygulanmasıyla bu artışların minimum derecede olması gayreti içinde olduk. Burada önemli derecede başarı elde ettik. Onu da ifade etmek isterim."

Bakan Pakdemirli, gıda fiyatlarındaki artışın çözümünün yapısal değişiklikler olduğuna işaret ederek, "Bununla ilgili kısa vadeli çözümler ortaya koyuyoruz ama yapısal değişiklik olarak en önemli değişikliği, sözleşmeli üretimde görüyorum. Sözleşmeli üretimde pancar, domates gibi ürünlerde deneyimimiz var ama gelişmiş ülkelerde yüzde 85 oranında sözleşmeli üretim yapıldığını biliyoruz. Bizde ne yazık ki yüzde 5. Bizim çiftçimiz ekerken, dikerken, ektiğinin diktiğini kaç paraya satacağını bilmiyor. Günün sonunda, yani harman zamanı bir iddia oynanıyor ve deniyor ki, 'Harmanda iyi fiyat yakalayacağım'. Ekseriyetle yakalanıyor ama yakalanmadığı durumlar da oluyor. Çiftçimizin daha konforlu olması için bence hızlı şekilde sözleşmeli üretime geçmemiz lazım. Bana göre Türkiye buna geç kalmıştır." ifadelerini kullandı.

Muhalefet partilerinden gelen taban fiyatlara ilişkin eleştirileri de yanıtlayan Pakdemirli, "Dün de ana muhalefet partisi lideri taban fiyatlarla ilgili bazı açıklamalarda bulunmuş. Bu işin çözümü taban fiyatta değil. Türkiye artık serbest piyasa ekonomisinden geri dönemez. Türkiye hem ithalata hem ihracata açık, yani dış ticarete açık bir ülke. Türkiye Küba değil. Taban fiyatla artık yürütemezsiniz bu işleri. Bu işleri ancak sözleşmeli üretimle, yani mesela üreticinin sürekli üretimde kalması, tohuma küsmemesiyse, bunları ancak sözleşmeli üretimle yapabilirsiniz. Sözleşmeli üretimle ilgili yasal mevzuat eksiğimiz de var. Bununla ilgili Gazi Meclis'imizle görüşüyoruz ama bunu sihirli değnek gibi algılamamamız lazım. Sözleşmeli üretimin toplam üretimdeki payını artırması zaman alacaktır ama Türkiye için gecikmiştir. Bir an evvel bunu devreye koymak lazım. Özellikle yapısal değişikliklerin en başında sözleşmeli üretim geliyor diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Fiyat artışlarıyla ilgili yoğun mesai yürüttüklerinin altını çizen Pakdemirli, "Gıda fiyatlarını izleme kurulumuz, gıda komitemiz ve komite içinde Merkez Bankası erken uyarı sistemi getirdi. Bu şekilde ürünlerin hepsinin takibi yapılıyor. Dış ticaretteki dengelerde problem olduğunda bunları ortaya koyuyoruz ve bu takipler neticesinde gerekli tedbirler hızlı şekilde alınıyor. Aslında gıda komitemiz ayda bir toplanıyor gibi görünüyor ama 3-4 bakanlık her hafta alt komitelerde toplanıyor ve ağırlıklı olarak daha çok tarımın meseleleri, gıdanın meseleleri konuşuluyor. İşin içinde Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı var. Gerektiğinde diğer bakanlıklardan, imalatla ilgili süreçler geldiği zaman diğer bakanlıklardan arkadaşlar da geliyor ama bu konular aslında her hafta hükümetin gündemine taşınmış durumda ve her hafta konuşuluyor." dedi.

"HUBUBAT ÜRETİCİLERİMİZ MÜDAHALE ALIM FİYATINDAN MEMNUN"

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi döneminde Sayın Cumhurbaşkanımızın da destekleriyle hem desteklerin çok artığı, aynı zamanda da üretici dostu politikaların uygulandığı, ciddi müdahale alımların yapıldığı bir dönemi birlikte yaşıyoruz. Bu sebeple üretim seneden seneye artıyor." diyen Pakdemirli, hububat üreticisinin fiyattan memnun olduğunu söyledi.

Diğer taraftan özellikle hayvan besicisi ve süt üreticisi tarafından fiyatların hep memnuniyetle karşılanmayacağının doğal olarak görülmesi gerektiğini dile getiren Pakdemirli, "Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından da yem ham maddeleri satışına temmuz ayında başladık. Hasat başında ara vermiştik. Eylülde yine besici ve süt üreticileri için 800 bin ton hububat sattık, ekim ayında da 900 bin ton hububat sattık. Tahmin ediyorum 2,5 milyon tonun üzerinde böyle bir regülasyon ürünü başta besicilerimizi desteklemek kaydıyla piyasaya satacağız." diye konuştu.

AK Parti döneminde tarım desteklerinin artarak devam ettiğini vurgulayan Pakdemirli, "AK Parti hükümetleri öncesinde neredeyse desteklerin hiç olmadığı ama müdahale alımlarının yoğun olduğu bir dönemi yaşadık. AK Parti döneminde de müdahale alımları oldu ama çok az ve sık olmamakla beraber ama desteklerin de giderek arttığı bir dönem yaşadık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi döneminde Sayın Cumhurbaşkanımızın da destekleriyle hem desteklerin çok artığı, aynı zamanda da üretici dostu politikaların uygulandığı, ciddi müdahale alımların yapıldığı bir dönemi birlikte yaşıyoruz. Bu sebeple üretim seneden seneye artıyor. 2021 yılında toplamda 24 milyar lira destek nereden geldi? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden. Bu, 2022 yılında 26 milyar liraya kadar çıkacak ama bunu mutlaka Strateji Bütçe Başkanlığımız ve Hazine ve Maliye Bakanlığımızla konuşarak artması gereken yerlerde mutlaka artırıyor olacağız." ifadelerini kullandı.

"ÜRETİCİ DOSTU ALIM POLİTİKALARINI HEP BİRLİKTE YAŞADIK"

Bakan Pakdemirli, son 3 yılda birçok destek kalemini artırdıklarına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Mesela hububat kalemini 2019'da yüzde 100 arttırdık, 10 kuruşu 20 kuruşa çıkardık. Hibe desteğinde 2 kere yüzde 100 artırdık. Ayçiçek desteğini yüzde 125 artırdık. Sertifikalı kullanım desteğinde buğday ve arpada yüzde 88, yulaf ve çavdarda yüzde 66, çeltikte yüzde 100, kuru fasulye ve mercimekte yüzde 50 artırdık. Anaç koyun desteklerimizi yine 30 liraya çıkardık, anaç keçi desteğimiz de 40 liraya çıkardık. Geçen hafta Mersin'den küçükbaş hayvan üreticilerimiz için müjde verdik. Sürü yenileme desteğini yüzde 25 artırarak 125 liraya çıkardık. Çoban istihdam desteğini de yüzde 120 artırarak 6 bin liraya çıkardık. Elbette çobanlar için daha çok artırmak isterdik ama bugünkü bütçe imkanları içerisinde yapabildiğimiz bu ama bunun da yeterli olmadığını biliyoruz. İnşallah bunu biraz daha artırabiliriz diye düşünüyorum. Üretici dostu alım politikalarıyla yine son 19 yılın en yüksek artışlarını ön plana koyduk. Şeker pancarında 336 liradan 420 liraya geldi, yüzde 25. Çeltikte yüzde 25, nohutta yüzde 21, yeşil mercimekte yüzde 30, kırmızı mercimekte yüzde 42. Hububatı saymıyorum, yüzde 35-40'lar civarında artışların yaşandığı üretici dostu alım politikalarını hep birlikte yaşadık."

"NADAS ALANLARINDA CİDDİ AZALIŞ VAR"

Tarımsal Ar-Ge yatırımlarında da çiftçiye çok gizli bir destek verdiklerinin altını çizen Pakdemirli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"19 yılda yapılan ıslah çalışmalarıyla hububatta yüzde 41, şeker pancarında yüzde 54, ayçiçekte yüzde 84, mısırda yüzde 124... Yani örnek verirsek 20 dekar tarlası olan bir adam daha fazla tarla satın almadan buğdayda 28 dekara çıkmış oluyor, ayçiçeğinde 36 dekara, mısırda 44 dekara para harcamadan çıkmış oluyor. Bunlar tabii ki Ar-Ge destekleri sayesinde. Hayvansal üretiminde Çorum özelinde kırmızı et ortalama verimi yüzde 30 artmış. Karkas et 320 kiloya çıkmış. Süt ortalama verimi de yüzde 110 artışla 4 bin 200 litreye çıkmış. Bunun da anlamı şu; bir inekten 2 ineğe denk süt, 3 sığırdan da 4 sığıra denk et almaya başlamışız. 2020 yılında 371 bin dekar alanı üretime kazandırdık. Nadas alan ülke çapında 2,1 milyon dekar azaldı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa nadas alanlarında ciddi azalış var. Bunun da anlamı şu; çiftçimiz, üreticimiz tohuma küsmüş değil. Üretmeye devam ediyor, ektiğinden para kazanmaya, helalinden para kazanmaya devam ediyor. İnşallah daha bol ve bereketli olur."

Bakan Pakdemirli, 2020 yılında 337 milyar lirayla Cumhuriyet tarihinin hasılat rekorunun kırıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Türkiye'de son 12 çeyrekte de tarım kesintisiz büyüyor. Yani bu, 'tarım bitti' diyenlere, 'çiftçimiz bitti' diyenlere hakikaten sizlerin vermiş olduğu en güzel cevap, bu sektörün sürekli olarak büyümesi. Geçen yıl tarım harici sektörler ya eksi büyüdü ya da hiç büyümedi veya çok ufak bir büyüme göstermişken, tarım tüm sektörlerin ötesinde yüzde 5,8 büyüyerek Türkiye'nin ekonomisine büyük katkı yaptığını da ispat etmiş oldu. Yine 2021 yılının ilk 8 ayının ihracat verilerine baktığımız zaman, 15 milyar dolar ihracat var, dış ticaret fazlamız da 4,1 milyar dolardır. Yine 2020 bitkisel üretimimizde 126 milyon tonla Türkiye Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmış olduk. Sebzede Avrupa'da bir, dünyada dördüncü sıradayız, meyvede Avrupa'da birinci, dünyada altıncı sıradayız. Hayvancılığımız gelişiyor. Son 3 yılda büyükbaş yüzde 6,4 artış durumda 18,3 milyon, küçükbaş da yüzde 24,5 artışla 57,4 milyona geldi. Verdiğim bütün bu makro değerlerin anlamı şu; Türkiye üretiyor, üretmeye devam ediyor. Bu konudaki yanlış bilgi veren muhalefete karşı üreticimiz hiç kimseyi dinlemiyor. Ürününden para kazanıyor, günlük siyasete kendini alet ettirmiyor, üretmeye devam ediyor."

Pakdemirli, son 19 yılda Çorum'a da 8,4 milyar lira destek verdiklerini aktardı.